Ana içeriğe atla

Saat: Kavuşmak Vakti


Yüreğimin sesini bastırmak istercesine camlarımı sarsıyor rüzgar. Yağmur damlaları yarışırcasına iniyor gökkubbeden. Ben her damlayı indiren o meleklerden birini görmek ümidiyle yapışıyorum cama. Ah gözlerim! Acizliğini anlayıp kapanıyorlar... 

Rüzgar şiddetini artırıyor, sanki içeri girmek istercesine, sanki içime girmek istercesine daha beter sarsıyor camlarımı. 'Olmaz! ' diyorum, 'Giremezsin, giremezsin'. İçeriden dışarıya doğru sarsılıyor camlarım bu kez.... 

Saat, sabahın ilk dakikaları. Gözlerim kayıyor duvar saatimize. Hani şu oturma odamızda duran. Hani şu gemici çapası şeklinde olan. Hani sen asmak için acele ederken, sağ alt köşesinde küçük, kırık bir hatıra bıraktığın...İyi ki de kırılmış o gün, o sağ alt köşe diyorum. Birden elimle sol yanıma bastırasım geliyor. Kendimi bir saat gibi hissediyorum o an. Benim de sol yanım kırık...Acı... Evet hala acı... Sah,i saat olsaydım zamanı durdurmaya gücüm yetermiydi? ...'Saçmalıyorum' diyorum kendi kendime. Düşüncelerimi bir duyan olsa? ! İyi ki düşüncelerimin dili artık, sadece gözlerim...Ve benim kimselerin gözlerine baktığım yok artık, kimseler de gözlerime bakmıyor zaten... 

Sonunu getirmeye korkuyorum bu cümlelerin. Hayatımı yazsam diyorum; her satırı sonu gelmeyen cümlelerden oluşurdu galiba...Sonu gelmeyen ve hatta imla kuralları olmayan cümleler...Beni belki en iyi, her kelimenin sonuna konulacak bir ünlem anlatırdı. Nasıl da yakışıyor ünlemler hayatıma. 

Hala nasıl ayaktayım bilmiyorum... Şaşkınım! ...Hayatım boyunca hep şaşkın kaldım zaten. Ben şaşkın şaşkın bakarken dünyaya, hayat her saniye beni şaşırtan süprizler yapmaya devam etti. Bunun en güzel yanı,O'nun ' Şaşkınlıktan büyüyen gözlerine baktığımda, seni ne kadar çok sevdiğimi anlıyorum' demiş olması... 

Hayat en son süprizin yaparken herzamankinden daha çok şaşıttı beni. Ve o gün benim şaşkınlıktan açık kalan gözlerim bir daha hiç kapanmadılar. 

Yağmurun şiddeti azalır gibi oldu. Anlamış olmalı yüreğimdeki fırtınayla boy ölçüşemeyeceğini. Sol yanım daha fazla mı acıyor ne? .. Sanki bir ses çağırıyor beni...Belki en çok bilinip te, bilinmezden gelinen yere. Hazırlanmam lazım tüm hayatımı koyup bir valize... 

Bir daha bakıyorum sağ alt ucu kırık saatimize...Saat: kavuşmak vakti. Uzun zaman sonra ilk kez kapanıyor gözlerim. Ve düşüncelerim lâl oluyor... 

 
Sevinç Şahin

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aklımıza Kuş Kondu

Renklerin ahengini yitirmiş her kapıda Hüznümüz çiçek açar, sararırdı çehremiz. Bir bakışa ram olup, sürüklenen gövdemiz Mevsimler geçirirdi, bir an kadar zamanda. Heyulalarla süslü, kalbi kırık uykular Kuyu gibi yastıklar, rüyamızı emerdi Rabbin keremi bize; her rüya bir emeldi Örtünce üstümüzü yorgan gibi duygular Sonsuzluk çeşmesinden içmenin acısıyla Sinemizde gün batar, ay solar, dert üşürdü Bilmedik bu sevdayı bu gönle kim düşürdü Aklımıza kuş kondu, sevdanın sancısıyla Umut zehir zemberek, hicranımın yanında Zamanın nabzındayım, korkmuyorum yarından Dönsün dünyanın çarkı, usanmadan durmadan Ben yolcuyum sevgili, sen azıksın yanımda Yıldızların altında buğdaylar kadar sarı Sararan rüyamızı çalardı eşkiyalar Kalırdık çırılçıplak, utanırdı uykular Düşünürdük bu yolun bir de sonu olmalı.

ÇOCUK NEDİR?

                  Tuhaf bir soru oldu, öyle değil mi?       Sanki bilinmez bir şey miş gibi...          İşin aslı ben bu soruyu yazarken "bilinmez bir şey" değil de "yanlış bilinen bir şey" olduğu nu düşündüm. Bir çoğumuz bu sorunun cevabını bildiğini zanneder. Zannetmek diyorum, zira kişinin bildiğini sandığı şeyler dayanaksız olunca başka bir kelimeyle ifade edilemez.        Benim lügatimde çocuk," mucize"dir. Dünyanın hala dönmesine sebeptir, çünkü her doğan "mucize" bir umuttur. Umut, yaşamın kaynağıdır. Yaşam kaynağının yok olduğunu, ya da yanlış tüketildiğini bir varsayın... Ben, çocuk dediğimiz bu yaşam kaynağımızın yanlış tüketildiğini varsaymıyorum, çünkü eminim! Dünyadaki tüm sorunların temelinde yatan en birinci sebep bu yanlışlıktır. Bu yanlışlığa hala devam ediyor olmak, daha büyük bir yanlıştır. Böyle düşünmemin gerekçesi ise hepimizin bildiği ama sık sık unuttuğu bir keyfiyet. “Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, an

Eric Johnson