Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ÇOCUK NEDİR?

                  Tuhaf bir soru oldu, öyle değil mi?       Sanki bilinmez bir şey miş gibi...          İşin aslı ben bu soruyu yazarken "bilinmez bir şey" değil de "yanlış bilinen bir şey" olduğu nu düşündüm. Bir çoğumuz bu sorunun cevabını bildiğini zanneder. Zannetmek diyorum, zira kişinin bildiğini sandığı şeyler dayanaksız olunca başka bir kelimeyle ifade edilemez.        Benim lügatimde çocuk," mucize"dir. Dünyanın hala dönmesine sebeptir, çünkü her doğan "mucize" bir umuttur. Umut, yaşamın kaynağıdır. Yaşam kaynağının yok olduğunu, ya da yanlış tüketildiğini bir varsayın... Ben, çocuk dediğimiz bu yaşam kaynağımızın yanlış tüketildiğini varsaymıyorum, çünkü eminim! Dünyadaki tüm sorunların temelinde yatan en birinci sebep bu yanlışlıktır. Bu yanlışlığa hala devam ediyor olmak, daha büyük bir yanlıştır. Böyle düşünmemin gerekçesi ise hepimizin bildiği ama sık sık unuttuğu bir keyfiyet. “Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, an

MİLLİYETÇİLİK ÜZERİNE

Milliyetçilik üzerine ...., Sakın telaşa kapılmayın, milliyetçilik üzerine söyleyeceklerim sadece içimden geçenler olacak. İSYANIM İNSANLIĞA Aldığım her nefeste hep kan kokusu, Gözüm kararıyor,midem ayakta! Kalbimin içinde bir derin pusu, İsyan dolaşıyor damarlarımda! BEn Filistin'de çocuk,Çeçenya'da anayım. Ben Afganlı savaşçı,Türkmenistan'da kadın. Farketmez nereliyim,nedir adım,soyadım Ben Allah Sevdalısı,sadece MÜSLÜMANIM! Ellerimden saçılan gül benim,kurşrn değil. Kalbime sığar dünya,inanın zor iş değil. Barış istiyorum ben,biraz huzur, biraz aş! Savaş değil,savaş değil,HELE ZULÜM HİÇ DEĞİL! ! "İsyanım insanlığa" başlıklı bu şiirimi, Rusların Çeçenlere yaptığı bir katliam haberinin ardından yazmıştım. O sırada mutfakta bir şeylerle uğraşıyordum, bir yandan televizyonu dinliyordum. Haber beni çok etkilemişti, bir anda elime geçen keçeli bir kalemle mutfağın fayanslarına yazdığım bu şiir günlerce orada kaldı. İşte bu bana göre Milliyetçilik&#

ŞİMDİ DEĞİLSE NE ZAMAN?????

                               Gündelik telaşlara sattık duygularımızı...Güne binbir telaşla başlarken, "günaydın" demeyi, "hayırlı sabahlar" demeyi unuttuk çoğu kez veya önemsemedik.                  Camlarımızın veya aynalarımızın gözalıcı şekilde parlaması, duygularımızın bir kıvılcım olarak bile parlamasının önüne geçer oldu. Bir bardağın temizlik sesini, kalplerimizin sesinden daha fazla önemser olduk. Ütülenmesi gerekenler, dikilmesi gerekenler, silinmesi, yıkanması, fırçalanması, bir de kuru temizlemeye gitmesi gerekenler, dinlenilmesi ve anlaşılması gerekenlerden daima daha çok, daima önde oldu. Belki arta kalmış bir vakte sığdırmaya çalıştık duygularımızı: - Sana söyleyeceklerim var, konuşalım mı biraz? - Çok işim var, lütfen başka zaman.... ----------------Şimdi değilse ne zaman?????                  Ve gündelik teleşlara sattık inançlarımızı. Ellerimiz çok büyük duygular ve umutlarla  duaya kalkardı bir zamanlar. O "bir zamanlar" da çocu

ŞÜPHENİZ Mİ VAR YOKSA....

Daha önceleri de duyduğum ama geçenlerde bir sosyal paylaşım sitesinde rastladığım bir cümle var: <<Boşuna uğraşma, ne yaparsan yap kimseye yaranamazsın.>> Cümle aynen böyle. Eminim sizler de duymuş yada kullanmışsınızdır. Tahminime göre bu cümleyi kuran arkadaşlar bu cümlenin içeriği hususunda hiç kafa yormamışlardır. Toplumumuzda var olan toplu alışkanlıklarımızdan biri de her şeyi duymaya çalışmak fakat ne dediğimiz hakkında fazla düşünmemek. Çalışkanlık hünerimizi nedense ağzımızdan çıkan kelimelerin ne ifade ettiği konusuna genellikle kullanmayız.  Oysa Allah-u Teala Bir ayet-i kerimesinde : << Kullarıma söyle: (İnsanlara karşı) en güzel sözü söylesinler. Çünkü şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan insanın apaçık bir düşmanıdır.>>( İsra-53) buyurmaktadır.  <<Boşuna uğraşma kimseye yaranamazsın>> derken, bunu söyleyenlerin şunları kastettiğini düşünüyorum. Birincisi sen istediğin kadar fedakarlık yap, anlamayan anlamıyor. İkincisi: anlamadıkl