Ana içeriğe atla

ÇOCUK NEDİR?


       
          Tuhaf bir soru oldu, öyle değil mi?
      Sanki bilinmez bir şey miş gibi...
         İşin aslı ben bu soruyu yazarken "bilinmez bir şey" değil de "yanlış bilinen bir şey" olduğu nu düşündüm. Bir çoğumuz bu sorunun cevabını bildiğini zanneder. Zannetmek diyorum, zira kişinin bildiğini sandığı şeyler dayanaksız olunca başka bir kelimeyle ifade edilemez.
       Benim lügatimde çocuk," mucize"dir. Dünyanın hala dönmesine sebeptir, çünkü her doğan "mucize" bir umuttur. Umut, yaşamın kaynağıdır. Yaşam kaynağının yok olduğunu, ya da yanlış tüketildiğini bir varsayın... Ben, çocuk dediğimiz bu yaşam kaynağımızın yanlış tüketildiğini varsaymıyorum, çünkü eminim! Dünyadaki tüm sorunların temelinde yatan en birinci sebep bu yanlışlıktır. Bu yanlışlığa hala devam ediyor olmak, daha büyük bir yanlıştır. Böyle düşünmemin gerekçesi ise hepimizin bildiği ama sık sık unuttuğu bir keyfiyet. “Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hıristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar.” (Buhârî, cenâiz 92; Ebû Dâvut, sünne 17; Tirmizî, kader 5) Hadis-i Şerifinde belirtilen keyfiyet.Yeryüzünde ki en saf olgu değil midir İslam Fıtratı üzerine yaratılmış olmak? Peki bu saflığı bozan duygu ve düşünceleri nesilden nesile aktarmak için gösterilen bunca gayretin sebebi ne?
       İnsan hayatının evrelerini dönemlere ayırırsak; çocukluk, insanın "kemal" dönemidir. insan, kamil bir varlık olarak doğar, sonra noksanlaşır. Bu eksilme esnasında ki en büyük etken de, çocuğun etrafında bulunan, yakınında olan yetişkin bireylerdir. Düşünün bir kez hepimiz bir zamanlar "mucize birer varlık"tık. Ne oldu o "mucize varlık"lara? Ne oldu o "eşref-i mahlukat"lara? Ne olduğunu ben size söyleyeyim. Çevremizdeki yetişkinler kendilerine benzetebilmek için ellerinden geleni artlarına koymadılar. Yalan, riya, öfke, sabırsızlık, tahammülsüzlük, hoşgörüsüzlük, kabakuvvet, nefret, aşağılama, hakaret, ikiyüzlülük...Daha saymama gerek var mı?... Bütün bu eksilten, yontan davranışları "insani" kelimesinin ardına saklayıp bizlere öğrettiler. Bizler ne kadar öğrendikse büyürken, o kadar onlar gibi olduk, yani "Büyüdük".
       Sonra ne oldu; sıkıştık, yalan söyledik. Vermediler, kabakuvvetle aldık. Tersimize gitti, hakaret ettik. Zaaflarımızı gösterdiler, aşağıladık. Bize benzemiyordu, hoşgörmedik. Bize ihtiyacı vardı, tahammül edemedik. Yakında biterdi, sabredemedik... Ne oldu? ...Ne olacak; BÜYÜDÜK!...
       Yeryüzünde hiç bir varlık, insan gibi büyümez. Herşey büyüyerek kemale ererken, insan söz konusu olduğunda iş tersine döner. Rahat bırakın çocukları. Bırakın falanı filanı "sevmiyorum" desin yüreklice. Çirkin bir şeye çirkin desin, yalana yalan desin. Siz "evde yokum" derken, "ama evdesin" desin. Sözlerinizden ve gözlerinizden emin olsunlar. Utanmadan gülsünler, utanmadan düşsünler, utanmadan hata yapsınlar...Kulaklarını tıkamadan uyusunlar...gözlerini kapatmadan, rüya görsünler... Müsade edin onarsınlar sizin kırılıp dökülen yerlerinizi...Bırakın onlar, kendilerine benzetsinler sizi...İzin verin bu kez onlar sizin ellerinizden tutsunlar...
         Bırakın bir kere olsun çocuklar, çocuk gibi büyüsünler...
     
                                                                            Sevinç Şahin

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cümlemize Acil Şifalar

 Malumunuz bir yılın sonuna daha geldik. Hiç birimiz daha ne kadar yaşarız, daha neler görürüz bilmiyoruz. Bazılarımız için hayal kırıklığıyla geçen bir yıldı belki, bazılarımız içinse, hayallerinin gerçeğe dönüştüğü bir yıl. Bazıları mutlu mesut anlatacak ileride, bazılarımız ise üzgün. Ben hayat muhasebesinin yıllık değil, günlük yapılması taraftarıyım. Yıl çok uzun bir süreç. Bu sebeple, yazımı bir yılın muhasebesini yapmanın önemini anlatarak doldurmayacağım. İster muhasebe yapın ister yapmayın sizin bileceğiniz iş. Hiçbir hesaba girmeden önünü arkasını düşünmeden yaşa, düşünmeden konuş, sonra muhasebe yap. Ne kadar doğru bilemiyorum. Neyse, hiç yoktan iyi tabii ki. Evet bir yıl daha geçti. Diğer bir yıllar gibi. Ama saymayın kaç yıl oldu, kaç yaşındasınız; gerek yok. Yılları saya saya sadece yıllanırsınız. Her gün yeniden doğar insan. Her gün yenidir, bir öncekine benzemez. Yılların siz de bıraktığı izler üç beş beyaz tel ve yaşınızı ele veren çizgiler olmasın sadece. Siz, y...

Aklımıza Kuş Kondu

Renklerin ahengini yitirmiş her kapıda Hüznümüz çiçek açar, sararırdı çehremiz. Bir bakışa ram olup, sürüklenen gövdemiz Mevsimler geçirirdi, bir an kadar zamanda. Heyulalarla süslü, kalbi kırık uykular Kuyu gibi yastıklar, rüyamızı emerdi Rabbin keremi bize; her rüya bir emeldi Örtünce üstümüzü yorgan gibi duygular Sonsuzluk çeşmesinden içmenin acısıyla Sinemizde gün batar, ay solar, dert üşürdü Bilmedik bu sevdayı bu gönle kim düşürdü Aklımıza kuş kondu, sevdanın sancısıyla Umut zehir zemberek, hicranımın yanında Zamanın nabzındayım, korkmuyorum yarından Dönsün dünyanın çarkı, usanmadan durmadan Ben yolcuyum sevgili, sen azıksın yanımda Yıldızların altında buğdaylar kadar sarı Sararan rüyamızı çalardı eşkiyalar Kalırdık çırılçıplak, utanırdı uykular Düşünürdük bu yolun bir de sonu olmalı.

David Garrett - Tomaso Albinoni - Adagio