Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

YAZIKLAR OLSUN

Yazıklar olsun Yazıklar olsun söylenmemişe söylendi diyenlere Yazıklar olsun yaşanmamışa gördüm diyenlere Yazıklar olsun olmamışa oldu diyenlere, Yazıklar olsun yanmamış ateşe söndü diyenlere Yazıklar olsun yağmamış kardan üşüdüm diyenlere Yazıklar olsun yenmemiş lokmadan doydum diyenlere Yazıkalr olsun suda boğulurken, susuzum diyenlere Yazıklar olsun lokması boğazından taşarken açım diyenlere Yazıklar olsun bir köylük giysi içinde çıplağım diyenlere Yazıklar olsun gölgelerde gezip, güneşimi çaldılar diyenlere Yazıklar olsun üç kuruş için secde edenlere Yazıklar olsun vatanı satılık eşya görenlere Yazıklar olsun nefreti sevgiye tercih edenlere Yazıklar olsun umutlara düşman güçlere Yazıkalr olsun çocuk katillerine Yazıklar olsun genç katillerine Yazıklar olsun kadına, kıza kalkan ellere Yazıklar olsun kan damlayan sözlere Yazıklar olsun kan damlatan sözlere Yazıklar olsun aslı bozulan özlere Yazıklar olsun kendini bilm

ÇOCUKLARDAN ÖNCE KENDİMİZ

ÇOCUKLARDAN ÖNCE KENDİMİZ..... Aklım yine çocuklarda benim. Bugünün çocuklarını gençlerini gördükçe, kendi gençliğime gidip ben buna benzer şeyler yaşarken ne hissediyordum, nasıl davranmak istiyordum ve nasıl davranmak zorunda kalmıştım diye düşünmeden edemiyorum. Geçenlerde yazar ve editör bir kaç arkadaşla konuşurken söz her zamanki gibi çocuklar ve gençler için yazılmış eserlere geldi. Etrafta oldukça fazla çocuk ve gençlik kitapaları var, yani sayı olarak. Ama yine de şöyle bir kıyas yaptığımızda bizim Türk yazarlarn hala nal toplamakla meşgul olduğunu itiraf etmek zorunda kaldık. Ve hatta çizerlerin. Hiç mi iyi yazar- çizerimiz yok? Var elbette ama öylesine az ki...Yetmiyor. Yetiştiremiyoruz. Bizler, yetişkinler olarak gerçekte geri kalmış fikir ve kurallarımızla önce kendimize sınırlar çizip, sonrada doğan her yeni umudu o sınırlara mahkum etmeyi vazife bilmişiz. Aslında yetişememiş yetişkinleriz biz. Doğru olan ne? Doğru davranış, doğru tercih ne? Kime gör

YÜRÜMEK NASIL, NEREDE, NEREYE, KİMİNLE

Uzun bir yürüyüş bizimkisi; Kalu Bela'dan başlayan. Hayat akıp giderken biz önce nasıl yürüyeceğimizi öğrenir, sonra hiç durmadan yürürüz. Yürümeyi öğrendiğimiz o ilk günlerde ilk adımlarımızı coşkuyla karşılayan, attığımız her adımı alkışlayan bir ebeveyn bizimledir. Biz bu alkışı hayat yürüyüşümüzün her adımında tekrar tekrar duymak isteriz. Şayet bizi çoşkuyla alkışlayacak birileri kalmamışsa etrafımızda, değişir yürüyüşümüz, sendeler tökezleriz. Yürümek; önce bir ayağını kaldırıp ileriye uzatmak sonra diğerini onun önüne geçirmekten ibaret değildir. Fiziksel bir hareket olarak bizi ifade eden, duygu ve düşüncelerimize ve hatta karakterimize göre şekillenen, farklı şekillere girerek farklı mesajlar veren bir eylemdir. Evet öncelikle ve özellikle "yürümek" bir eylemdir. Mutlu olduğumuzda ayaklarımız yerden kesilmiş gibi yürürüz, öfkeliyken sert sert basarız yere. Kırılmış dökülmüşsek, ağır aksak bir yürüyüş olur bu. Bir hedefimiz varsa koşar adım yürürüz, bir s