Ana içeriğe atla

ÇOCUKLARDAN ÖNCE KENDİMİZ

ÇOCUKLARDAN ÖNCE KENDİMİZ.....


Aklım yine çocuklarda benim. Bugünün çocuklarını gençlerini gördükçe, kendi gençliğime gidip ben buna benzer şeyler yaşarken ne hissediyordum, nasıl davranmak istiyordum ve nasıl davranmak zorunda kalmıştım diye düşünmeden edemiyorum.


Geçenlerde yazar ve editör bir kaç arkadaşla konuşurken söz her zamanki gibi çocuklar ve gençler için yazılmış eserlere geldi. Etrafta oldukça fazla çocuk ve gençlik kitapaları var, yani sayı olarak. Ama yine de şöyle bir kıyas yaptığımızda bizim Türk yazarlarn hala nal toplamakla meşgul olduğunu itiraf etmek zorunda kaldık. Ve hatta çizerlerin.


Hiç mi iyi yazar- çizerimiz yok? Var elbette ama öylesine az ki...Yetmiyor. Yetiştiremiyoruz. Bizler, yetişkinler olarak gerçekte geri kalmış fikir ve kurallarımızla önce kendimize sınırlar çizip, sonrada doğan her yeni umudu o sınırlara mahkum etmeyi vazife bilmişiz. Aslında yetişememiş yetişkinleriz biz.


Doğru olan ne? Doğru davranış, doğru tercih ne? Kime göre doğru?


Bizler soran, düşünen, sorgulayan insanlardan ürkerek yetişmiş bir nesliz. Aman ha, sorma! Aba altından gösterilen değneğin korkusuyla yetiş-eme-dik. Verimli bir toprağa sahip olduğumuz kesin, tohum da kaliteli. Amma ve lakin, gelgelelim bahçıvanlarda iş yok. Bir çok kişinin sözlerime itiraz edeceğini varsayıyorum. Kendilerine toz kondurmayacaktır hiçbiri. Ama durum aynen söylediğim gibidir.


Siz ebeveynler, çocuklarınızı yetiştirirken (belki de “büyütürken” demeliyim) bir insan yetiştirdiğinizi unutuyorsunuz. Sanki onlar birer evcil hayvan. Doyuruyorsunuz, bakımını yapıyorsunuz, gezdiriyorsunuz, sizin istediğiniz zamanlarda ve şekillerde onlarla eğleniyor, ilgileniyorsunuz:BİTTİ! Daha ne yapacaksınız ki! Saçınızı süpürge ettiniz!


Ama işin aslı bu değil ve siz bunu anladığınız da; yahu bu çocuk daha ne istiyor? gibi harikulade(!) bir soruyla karşı karşıya buluyorsunuz kendinizi. Sahi siz onun için “herşeyi” yapmıştınız Tüm bu sanrılarınıza verilecek tek cevabım var: “Fena halde , yanılıyorsunuz. Bütün o yaptığınız “herşey”in karşılığı”hiçbirşey” aslında. Çok mu şaşırdınız. Şaşırmayın hiç. Siz bir “insan” yetiştiriyorsunuz, evcil hayvan beslemiyorsunuz!


Aile demek, ebeveyn demek dünyaya yeni gelmiş o güzide varlığın elinden tutan, kendisi olması için, doğduğu gün kü kamilliğini ömrünün sonuna kadar muhafaza etmesi için elinden gelen herşeyi yapan insanlar demektir. Sadece yasaklar koymakla evlat terbiye edeceğini düşünen herkes yanılmıştır. Tabii ki, insan olarak uyulması gereken sınırlar vardır, ama bu sınırları koymak sadece Yüce Yaratıcıya mahsustur. Kendi sınırlarınızı dayatarak, çocuklarınıza çizediğiniz sınırları onlar farkettiklerinde olacak şey şudur: ilk açık buldukları kapıdan çıkıp gideceklerdir!


Çocuk nasıl eğitilir, sorusundan önce iyi bir ebeveyn nasıl olunur sorusunu sorup, cevabını bulmak gerekir. Eğer gelişmiş ve aynı zamanda iyi insanlarla dolu bir toplum arzu ediyorsak, atmamız gereken ilk adım, ebeveynler olarak kendimizi eğitmektir. Maalesef bir sürü bilginin çarşaf çarşaf sunulduğu okullarımızda, bu konular daima es geçilmiştir. İhmal edilmiştir, ve hatta üzerinde hiç düşünülmemiştir. Oysa ki bugünün çocukları, yarının yetişkinleridir! Bunu bir slogan olarak hatırlamaktan azgeçmeliyiz.


Sloganlara ihtiyacımız yok, bizim kendimize dönüp bakmamıza ihtiyacımız var. Bizler kendimizi düzeltmek için attığımız her adımda göreceğiz ki, çocuklarımız da doğru adımlar atmak için daha bir hevesli olacaklar. Onların yanlarında yürümeliyiz, ne arkalarından iten, ne de önlerinden yürüyüp yüzlerine bakmadan “ beni takip etmek zorundasın” diyen ebeveynler olmamalıyız.


Gelin bu yazıyı okuduktan sonra kendinize bir iyilik yapın: Ebeveynliğinizi masaya yatırın. Sorular sorun kendinize. Mesela; “ben çocuğumu sadece besleyip, giyindiren, başına bir kaza gelmesin diye ellerinden tutan bir ebeveyn miyim?” diye bir soru sorun kendinize. Ve hatta evladınıza sorun sizi nasıl bulduklarını. Sizden neler beklediklerini. Kendi cevaplarınızla, onunkilerin örtüştüğünü hayretle göreceksiniz. Ama samimiyeti elden bırakmadan, adil bir cevap verin. 


Şaşkınlığınız geçince daha iyi ebeveynler olmak için ne yapmak gerektiğinizi bulmak için adım atacağınızdan eminim. “Hayır, bu olmayacak!” mı diyorsunuz, o zaman bu yazıyı okumakla niye zaman kaybettiniz ki, beslemeniz gereken evcil.....larınız var!


Kaynak : http://www.haberhilal.com/yazar-COCUKLARDAN-ONCE-KENDIMIZ-5680/#ixzz30VLqZ3Zk

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cümlemize Acil Şifalar

 Malumunuz bir yılın sonuna daha geldik. Hiç birimiz daha ne kadar yaşarız, daha neler görürüz bilmiyoruz. Bazılarımız için hayal kırıklığıyla geçen bir yıldı belki, bazılarımız içinse, hayallerinin gerçeğe dönüştüğü bir yıl. Bazıları mutlu mesut anlatacak ileride, bazılarımız ise üzgün. Ben hayat muhasebesinin yıllık değil, günlük yapılması taraftarıyım. Yıl çok uzun bir süreç. Bu sebeple, yazımı bir yılın muhasebesini yapmanın önemini anlatarak doldurmayacağım. İster muhasebe yapın ister yapmayın sizin bileceğiniz iş. Hiçbir hesaba girmeden önünü arkasını düşünmeden yaşa, düşünmeden konuş, sonra muhasebe yap. Ne kadar doğru bilemiyorum. Neyse, hiç yoktan iyi tabii ki. Evet bir yıl daha geçti. Diğer bir yıllar gibi. Ama saymayın kaç yıl oldu, kaç yaşındasınız; gerek yok. Yılları saya saya sadece yıllanırsınız. Her gün yeniden doğar insan. Her gün yenidir, bir öncekine benzemez. Yılların siz de bıraktığı izler üç beş beyaz tel ve yaşınızı ele veren çizgiler olmasın sadece. Siz, y...

Aklımıza Kuş Kondu

Renklerin ahengini yitirmiş her kapıda Hüznümüz çiçek açar, sararırdı çehremiz. Bir bakışa ram olup, sürüklenen gövdemiz Mevsimler geçirirdi, bir an kadar zamanda. Heyulalarla süslü, kalbi kırık uykular Kuyu gibi yastıklar, rüyamızı emerdi Rabbin keremi bize; her rüya bir emeldi Örtünce üstümüzü yorgan gibi duygular Sonsuzluk çeşmesinden içmenin acısıyla Sinemizde gün batar, ay solar, dert üşürdü Bilmedik bu sevdayı bu gönle kim düşürdü Aklımıza kuş kondu, sevdanın sancısıyla Umut zehir zemberek, hicranımın yanında Zamanın nabzındayım, korkmuyorum yarından Dönsün dünyanın çarkı, usanmadan durmadan Ben yolcuyum sevgili, sen azıksın yanımda Yıldızların altında buğdaylar kadar sarı Sararan rüyamızı çalardı eşkiyalar Kalırdık çırılçıplak, utanırdı uykular Düşünürdük bu yolun bir de sonu olmalı.

David Garrett - Tomaso Albinoni - Adagio