Farkındayım, kaç zamandır takip ediliyorum. Bunu arkadaşıma da
söyledim:”kuruntu yapıyorsun” dedi. Ama ben eminim, biri beni
takip ediyor, nedenini bilmiyorum ama ediyor işte. Önceleri bayağı
mesafeli bir takipti, ama her gün biraz daha yakınlarımda
hissediyorum. Hatta dün ensemde hissettim nefesini. Arkadaşıma
inat benim inancım artıyor gün geçtikçe.
Sağ salim evime
gidip, yatağıma girdiğimde gözlerimi tavana dikip dakikalarca
takipçimle ilgili senaryolar yazıyorum. Bunların çoğu beni öbür
tarafa götüren senaryolar. Ama sanmayın ki ben hep karamsarım.
Bazen de benimle tanışmak isteyen, benim gibi yalnız ve çekingen
biri olduğunu düşünüyorum. Bir gün aniden dönüyor ve
takipçimle göz göze geliyoruz, gibi şeyler de düşündüğüm
oluyor.
O gün işten
hiç istemediğim halde geç çıkmak zorunda kalmıştım, hep o
Aysel....nın yüzünden. Neden bu kadar kaprisli birini yönetici
yaparlar ki hiç anlamıyorum. Bugün en yorulduğum günlerden biri
olmuştu üstelik. Bir de senaryo yazmak la geçirdiğim saatler
yüzünden neredeyse ayakta uyuyacaktım.İş yerinden ayrıldığımda
hava çoktan kararmıştı. Aslında evim bir kaç blok ötedeydi ama
ben takipçimin korkusundan otobüsü beklemeye karar vermiştim.
Allah'tan çok gecikmeden geldi ve bindim.
Kartımı
basıp boş bir yere kuruldum, otobüs durakta kısa bir süre daha
oyalandı, baktım biri daha koşa koşa geldi bindi. Şoför
fark etmiş ki yolcuyu beklemiş. Otobüs hareket ettikten biraz
sonra, takipçimle aynı havayı teneffüs ettiğimize hükmettim.
Nasıl anladığımı sormayın. Anlıyorum işte.Oturduğum yerden
göz ucuyla yolcuları süzüyordum. Arka tarafımda kalan yolcuları
da görmek için oturduğum yerde pozisyonumu değiştirdim. Tam
arkamda, uzun açık kahve saçları olan kirli sakallı gençten
birini gördüm, elindeki torbadan hoş renkleri olan şekerleme
benzeri bir şeyler atıştırarak dışarıyı seyrediyordu.Benim
kendisine baktığımı fark edince gözlerimin içine bakarak
torbasını uzattı:” buyurun, lütfen” dedi, Dudağından garip
bir gülümse geldi, geçti.Gözlerine çivilenmiş gibiydim,
içimdeki ses almamamı söylese de elim iradesiz bir şekilde
torbadan bir şekerleme aldı ve ağzıma attı. Bugüne kadar
tatmadığım bir lezzetti doğrusu. Şekerlemenin tadı sadece
ağzıma değil tüm vücuduma yayılmıştı, sanki bir uçan balon
gibiydim. İçim hava doluydu ve gerçekten her yer ayaklarımın
altından kayıyordu.
Gencin ayağa
kalktığını ve elimi tuttuğunu hatırlıyorum. Elimi çekmek
istedim, ama sadece aklımdan geçen bir düşünce olarak kaldı. Bu
arada bir şey daha fark etmiştim, biz ( o gençle ben) artık
otobüste değildik. Bütün duvarları cam kapaklı dolaplarla dolu
bir odaya gelmiştik, bu nasıl mümkün olmuştu ? Anlayamadığım
için korkudan titremeye başlamıştım,o genç ise hala elimi
tutuyordu. Elim elinde ne kadar süre kaldı bilmiyorum, ama bu süre
boyunca çok garip duygular yaşadım durdum. Hayatım ciddi anlamda
bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti..Hatta o gencin
elimi tuttuğu ana kadar her şeyi hatırladım. O anda dikkatimi
çekti, dolapların içi film şeritleriyle doluydu. Sonra...Sonra o
genç adam elimi bırakmadan eğilerek kulağıma bir şeyler
söyledi.
Daha sonrası
ise bir karanlık...Boşluk hissinden doğan bir karanlık. Hani
karanlık vardır, siz ışık olduğunda orada bulunan şeyleri
görebileceğinizi bilirsiniz. Her ne kadar karanlık sizi rahatsız
etse de orada bir şeyler olduğunu bilmenin verdiği bir rahatlık
ta vardır, bunu şimdi daha iyi ayırt edebiliyorum, çünkü şu
anda hissediyorum ki, yüzlerce ışıkla aydınlatılmış olsa da o
karanlık hep olacak. Arkadaşımın sesini duyuyorum sanki:” ne
oldu sana?” diyor, “ bu ne hal, bir kaç saat içinde ne kadar
solmuşsun böyle?” Arkadaşımın zorlukla seçebildiğim yüzüne
bakıyorum, neredeyse yeryüzünden silinecek; varla yok arası.
Ellerime bakıyorum, hem soluk hem soğuklar. Giysilerim dikkatimi
çekiyor, bahar çiçekleriyle süslü elbisem de solmuş, üzerine
giydiğim ceketimin rengini tahmin etmek ise imkansız, saçlarıma
gidiyor ellerim gayri ihtiyari. Önüme dökülen bir kaçtutam
saçıma şaşkınlıkla bakıyorum, bembeyaz olmuşlar. Gencin
kulağıma söylediği son cümleyi hatırlamaya çalışıyorum:”
Ne kadar renkli bir geçmişe ve bir o kadar da renkli bir hayata
sahipsin fakat sen bunları görmüyorsun. Onları istesen de bir
daha asla göremeyeceksin, hepsini senden alıyorum.” “Aman
Allah'ım!”
Attığım
çığlıktan olacak, otobüs durmuş ve o zaman farkettim ki ben
otobüse geri dönmüşüm. Otobüste sadece ben vardım, bir de
merak ve şaşkınlıkla yerinden kalkıp yanıma gelen otobüs
şoförü. Bir de : “ hanımefendi, iyi misiniz? Yardım edebilir
miyim? Diyen nazik sesi. Koca otobüste sadece ben ve şoför
kalmışız. “Uyuyakalmışsınız galiba diyor aynı ses, eğer
çığlık atmasaydınız sizi farkedemeyecektim” Ben ne diyeceğimi
bilemiyorum, sadece ellerime bakıyorum, normal olduklarını görünce
hem seviniyorum hem de şaşkınlığım bir kat daha artıyor. Şoför
beye iyi olduğumu söyleyerek, teşekkür edip iniyorum otobüsten.
Yoldan geçen
ilk taksiyi çevirip adresimi veriyorum. Geldiğim yoldan dönerken,
o gencin sözleri kulaklarımda çınlayıp duruyor. Bir yerde taksi
şoförü birine yol vermek için duruyor, eğilip bakıyorum. O genç
olduğuna yemin edebilirim, dudaklarında ki aynı garip gülümsemeyle
gözlerime bakıp geçiyor, ürperiyorum...
Yorumlar
Yorum Gönder