Ana içeriğe atla

AVARE YAZILAR III

Dehşetle fırladım yatağımdan. Bu nasıl bir ses ya Rabbi!.. Kulaklarım uğulduyor. ne yaptığımı bilmez bir halde sağa sola koşturuyorum. Hey çekilsene önümden. Dehşetim daha da artıyor. bu çarptığım kişi benim. Doğru ya evde benden başka kimse de yoktu zaten. Ama ben... Ben buradayım, ben benim, o kim ozaman. Neden gözlerini kapatmış elleriyle? Biri daha dolanıyor sanki ortalıkta; olamaz! o da ben...Kulaklarını tıkamış vaziyette geziyor. bir ben daha başını önüne eğmiş...bir daha bir daha ....Yok olmaz böyle bir şey , bu bir kabus, uyanmalıyım...Uyanmalıyım... Uyandım. Çok şükür bu bir rüyaymış, Saat gecenin bilmem kaçı...Perdeyi aralayıp camdan bakıyorum, bir sürü insan dışarıda şuursuzca yürüyorlar, Kadın- erkek, hepsi prezantabl ama hiç birinin kafası yok...Geri geri çekiliyorum pencereden...Bir kez daha dehşetle uyanıyorum...Çok şükür diyorum taaa yürekten.. Mutfağa gidip bir bardak su alıyorum kendime...Üç yudumda içiyorum...İçim ferahlıyor biraz...Elimi yüzümü yıkasam iyi gelir diye düşünüyorum, açıyorum musluğu....Suyla bir likte bir sürü deniz hayvanları doluyor lavaboma...Her yer su oluyor...Bir balık, bana doğru yüzüyor, yaklaştıkça bana büyüyor sanki..Gözlerini gözlerime dikmiş, kilitleniyorum sanki gözlerine...Hipnoz olmuş gibiyim...Ayaklarımı kımıldatamıyorum... Ağzını öyle bir açıyor ki, bittim artık, buraya kadarmış diye düşünüyorum zangır zangır titreyerek... Titreyerek doğruluyorum yataktan.. Binlerce şükürler olsun bu sefer gerçektende uyandım galiba? Emin olamıyorum, ama öyle olmasını dileyerek iniyorum yataktan. Falan dostumu aramalıyım bana ancak o iyi gelir diyerek telefonuma sarılıyorum. Evet çalıyor, saatte çok geç ama o beni anlar. Yani öyle sanıyorum, sanrılarım ve zanlarımla kuşatılmış gibiyim, eminlik hissim kalmadı sanki. Cevap veriyor dostum:hayrola bu saatte diyor? "Daraldım" diyorum. "ben demiştim" diyor. Neyi diye soruyorum, "sana bu dünya dar gelir"demiştim diye cevap veriyor. Bir anda ne olduğunu anlayamadan telefonun kordonunu boynuma doluyor bir el.. Boğuluyorum...Nefessiz kalıyorum bir an...Kocaman bir makası tutan bir el görüyorum belli belirsiz. Kabloyu mu kesecek? yoksa...Kablodan kurtulmak için tüm gayretimle çırpınıyorum, makası tutan el bana o kadar yaklaşmıştı ki...Bir anda vazgeçtim çırpınmaktan...Gözlerimi kapadım ve...Çok şükür dedim bu da rüyaymış. Ya Rabbi sen aklımı koru diye dua ederek, banyoya gittim, ışığı açmamla banyonun içini yüzlerce kelebek sardı aniden. Hemen kapattım düğmeyi, kelebekler kayboldu. Tekrar açtım, evet yüzlerce hatta sayısız kelebek sarmış banyomu...Tekrar kapattım ışığı ve üzerime bir şeyler alıp kapıyı açtığım gibi kendimi evden dışarı attm. Palan pandıras iniyorum merdivenlerden. Gecenin bilmem kaçıymış, konu komşuya ayıp olurmuş hiç umurumda değil. Biraz daha kalırsam bu evde delireceğim yoksa. İniyorum iniyorum, merdivenler bitmiyor..Bu sefer vazgeçmek yok diyorum kendime. İnmeye devam ediyorum. Hiç durmadan dinlenmeden iniyorum. Ta ki takatim kesilip merdivenlerden yuvarlanıncaya kadar... Annemin sesi: "Yavrum niye yerde yattın ki, hasta olacaksın"... Uyanıyorum...Rabbim bir daha uyutma beni...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aklımıza Kuş Kondu

Renklerin ahengini yitirmiş her kapıda Hüznümüz çiçek açar, sararırdı çehremiz. Bir bakışa ram olup, sürüklenen gövdemiz Mevsimler geçirirdi, bir an kadar zamanda. Heyulalarla süslü, kalbi kırık uykular Kuyu gibi yastıklar, rüyamızı emerdi Rabbin keremi bize; her rüya bir emeldi Örtünce üstümüzü yorgan gibi duygular Sonsuzluk çeşmesinden içmenin acısıyla Sinemizde gün batar, ay solar, dert üşürdü Bilmedik bu sevdayı bu gönle kim düşürdü Aklımıza kuş kondu, sevdanın sancısıyla Umut zehir zemberek, hicranımın yanında Zamanın nabzındayım, korkmuyorum yarından Dönsün dünyanın çarkı, usanmadan durmadan Ben yolcuyum sevgili, sen azıksın yanımda Yıldızların altında buğdaylar kadar sarı Sararan rüyamızı çalardı eşkiyalar Kalırdık çırılçıplak, utanırdı uykular Düşünürdük bu yolun bir de sonu olmalı.

ÇOCUK NEDİR?

                  Tuhaf bir soru oldu, öyle değil mi?       Sanki bilinmez bir şey miş gibi...          İşin aslı ben bu soruyu yazarken "bilinmez bir şey" değil de "yanlış bilinen bir şey" olduğu nu düşündüm. Bir çoğumuz bu sorunun cevabını bildiğini zanneder. Zannetmek diyorum, zira kişinin bildiğini sandığı şeyler dayanaksız olunca başka bir kelimeyle ifade edilemez.        Benim lügatimde çocuk," mucize"dir. Dünyanın hala dönmesine sebeptir, çünkü her doğan "mucize" bir umuttur. Umut, yaşamın kaynağıdır. Yaşam kaynağının yok olduğunu, ya da yanlış tüketildiğini bir varsayın... Ben, çocuk dediğimiz bu yaşam kaynağımızın yanlış tüketildiğini varsaymıyorum, çünkü eminim! Dünyadaki tüm sorunların temelinde yatan en birinci sebep bu yanlışlıktır. Bu yanlışlığa hala devam ediyor olmak, daha büyük bir yanlıştır. Böyle düşünmemin gerekçesi ise hepimizin bildiği ama sık sık unuttuğu bir keyfiyet. “Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, an

Eric Johnson