Ana içeriğe atla

ÇOCUK DENİNCE, DURUP DÜŞÜNMEK LAZIM...


Bir "20 Kasım Çocuk Hakları Günü"nü de geri de bıraktık. Sessiz sedasız geldi geçti. Çocuklarımızı son derece alakadar eden bir gündemin gölgesinde kaldı: Dershaneler. Bu konu hakkında da söyleyecek çok sözümüz ve hatta ciddi tekliflerimiz var.( kim kale alır bilmem ama)Başka bir gün, başka bir yazıda inşaallah.
Çocuk Hakları dendiğinde aklımıza , şiddet görmüş, zarar görmüş, savaşın ortasındaki, sokağın ortasındaki ve açlığın pençesinde ki çocuklar geliyor. Sakın bu meseleleri küçümsediğim anlamına gelmesin,ama ben dikkati evin içinde ki çocuğa çekmek istiyorum. Hani şu açta açıkta olmayan, anası babası yanında olan, yediği önünde yemediği ardında olan, okula giden çocuklar var ya işte onlara dikkat çekmek istiyorum izninizle. Dışarıdan bakıldığında hiç bir eksiği yokmuş gibi görünen çocuklar.
Öncelikle biz yetişkinlerin çocuk algısını değiştirmesi lazım. Çocuk, bizlere yetişkin olana kadar elinden ve gönlünden tutmak üzere emanet olarak verilmiş bir varlıktır; malımız değildir. Bizim tahakkümümüz altında yaşamak zorunda olan, bizim arzu ve isteklerimizi gerçekleştirmek üzere ve hatta bizim gerçekleştiremediğimiz hayallerimizi gerçekleştirmek için bize verilmiş değillerdir.
Onun da kendine göre duyguları, kaygıları, arzuları ve planları vardır. Sadece biz öyle istiyoruz diye onu giymek, onu yemek, oraya gitmek vs. veya bunların tam tersini yapmak zorunda değil. bütün bunlar için baskı yapma hakkımız yoktur. Yalnız altını çizerek söylüyorum"biz öyle istiyoruz" diye.
Çocuğa vereceğiniz en büyük değer ona saygı duymanızdır. Onu adam yerine koymanızdır; asla çocuk olduğunu unutmadan. Nedir adam yerine koymak? Sofrada üç çeşit yemek var, bırakacaksınız hangisinden ne kadar yiyeceğine kendi karar verecek; siz zaten yemek seçmenin yanlışlığını ve Hz. Peygamberin yemekte nasıl davrandığını ona öğretmiştiniz ya! Bırakın belki o anlık iştahı kapalıdır. Belki canını sıkan bir şey olmuştur; aynı sizin de zaman zaman yaşadığınız gibi. Bilmem anlatabildim mi?
Bizim toplumda özellikle evcil hayvan muamelesi görüyor çocuklar( ve hatta kadınlar). İfade şu:" belasını mı arıyor, herşeyi var, aç mı açıkta mı, evi var, yemeği var" Sağolasın bir tasma tak gezdir kuçu kuçu niyetine. Elbette yiyecek, giyecek, barınma çok mühim ihtiyaçlar. Ama sağlıklı nesil yetiştirmek, sadece boğazına bir şeyler tıkıp, sıcaktan soğuktan korumakla olmuyor; olsaydı şimdi ortalıkta bu kadar yetişememiş insan dolaşıyor olmazdı, biz de böyle cümleler kurmak zorunda kalmazdık.
Bizim neremiz yetişkin, Allah aşkına. Kendi yetişememiş ki, çocuk yetiştirsin. Ama bu çıkmaz sokak değil, bu kısır döngü olmaktan çıkarılması acilen gerekli bir durum. Zor mu? evet. Ama imkansız değil. Cahiliyye devrinin Ömer'inde bir Hz. Ömer mevcuda gelebiliyorsa, imkansız diye bir şey yok. Sadece, peygamber feraseti, sabrı, hoşgörülüğü, ilmi ve anlayışı gerekli. Şimdi Peygamber kim, biz kim diyenleri duyar gibiyim. Sizler eğer böyle geçiriyorsanız içinizden durun! Sakın ha! Rabbim Hz. Peygamberi, istediğiniz kadar uğraşın onun gibi olmanız imkansız diye göndermedi. Tam tersine, bakın bütün bu davranışlar yapılabilir, Hz. Peygamber de sizin gibi bir insan, onun gibi olmanız mümkündür, diye gönderdi.
Dönelim çocuk meselesine, çocuklarımızı büyütürken, saygı ve sevgi baş yardımcılarımız olacak evvela. Dikkat edelim, onlar için "herşeyi" yaptığımız halde niçin memnun etmekte zorlanıyoruz. Çünkü çocuğun hisleri deformasyona henüz uğramamış olduğu için, sizin ona ne vermediğinizin farkında: "Beni bunlarla kandıramazsınız" diyor aslında. Anlarsak tabii.
Şiddet sadece el kaldırmakla olmuyor, ağzınızdan çıkanı kulağınız duyacak. Siz çocuğunuz hangi sıfatı yakıştırıyorsanız, birgün "O" olarak karşınıza çıkınca hiç şaşırmayın. Ve birgün onun da gücünün yeteceği vakit geldiğinde aynısını size, size olmazsa kendi eş ve evladına reva görecek. Sebep? Çünkü yetişkin olmak böyle bir şey diye öğrendi. Sadece dediği olduğunda kendini daha er ve daha değerli hisseden kadın ve erkek yetiş(ememişler)kin doluydu etrafında. Eee oda  bir yetiş(ememiş)kindi artık.
Çocuklarımıza gereken önem ve değeri verdiğimiz gün dünyanın çok daha yaşanılır bir hale geleceğinden emin olun. Çocukluk yanlarını yitirmelerine müsade etmeden yetiştirmeliyiz onları. Onların sadece bir tane yüzleri var, binbir surat olmalarına engel olmalıyız. Duygu ve düşüncelerini, yalan katmadan sevgi ve saygıyla ifade etmelerine imkan vereceğiz. Onları kendi dünyamıza sokmak yerine bizler onların dünyalarına gireceğiz. Unuttunuz belki çocukluğunuzu, hatırlayın o dünyayı. O dünyada sizler ne kadar mutluydunuz, ta ki yetişkin bir el size "dur!" diyene kadar.
Bu söylediğim şartlarda bir çocuk bile yetişse, dünya için en büyük umut olacaktır...Umudum budur....
&&&
Çocuk Vakfı, her yıl Ekim ayının ilk pazartesi günü kutlanan Dünya Çocuk Günü nedeniyle bildiri yayınlamakta.. Bu yılın Türkiye Bildirisi’ni şair Gökhan Akçiçek yazdı.
İşte o bildiri:
Gülümsemek zorundayız, bu ise hiç de kolay değil!
Sadece masumiyetimle, gülücüğümle, saflığımla ve benzersizliğimle değil haklarımla da çocuğum!
Doğduğumda gökyüzü geniş, parlak ve sonsuzdu. Şimdi ise mavisi gittikçe eksilen ve küçülen bir gökyüzüyle yetinmemi istiyorsunuz benden. Bu durum hiç adil değil!
Büyüdüğümde daracık bir gökyüzünün altında yaşamamı benden nasıl beklersiniz! Hala anlamış değilim.
Masmavi ve engin bir gökyüzü benim en masun hakkımdır! Çünkü o mavilikleri benim kirletmediğimi pekâlâ biliyorsunuz.
İleriki yaşlarımda da yağmurda ıslanmak, karda üşümek istiyorum.
Çocukluğumda tanıdığım ve birlikte büyüdüğüm kuşları, çiçekleri, ağaçları ve nehirleri büyüdüğümde de görmek ve onlara dokunmak istiyorum.
Yaşamımım tüm anını kapsayacak rengârenk bir çevrenin hakkım olduğunu da bilmenizi ve öğrenmenizi istiyorum.
Bana ve dünyanın tüm çocuklarına soluyabilecekleri temiz havayı, barınabilecekleri uygun yaşam alanlarını, sağlıklı büyüyeceğimiz bir ortamı hazırlamak siz büyüklerin sorumluluğundadır. Bu gerçeği hiç ama hiç unutmamanızı istiyorum.
Nasıl ki bir yağmura, kuşa, rüzgâra rengini, ırkını, dilini ve inancını soramıyorsanız; bana da sormamanız gerektiğini bilmenizi istiyorum.
Barış adına hiç kimse, sabah kendi çocuğunu öpüp kokladıktan sonra, dünyanın diğer çocuklarının yaşam hakkına yeltenmesin. Bunu engellemek sizin göreviniz ve sorumluluğunuzdur.
Yeryüzünün her santimetre karesinde çocukların sesi, neşesi ve şarkıları yankılanmalıdır. Bunu, ev ödeviniz olarak aklınızın bir köşesine not edin.
Biz çocuklar, sağlıklı büyüme ve saygı görme hakkımızı yüksek sesle talep ediyoruz.
Tüm bunları beceremiyorsanız, bir daha karşımıza hiç çıkmayın ve bizleri sevdiğiniz masalına da inanmamızı beklemeyin.
Gülümsemesi eksik çocuk fotoğraflarının, dünyanın her ülkesinde büyüklerin vicdanında bir yara bandı gibi duracağının bilinmesini bir kez daha ısrarla tekrarlıyoruz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aklımıza Kuş Kondu

Renklerin ahengini yitirmiş her kapıda Hüznümüz çiçek açar, sararırdı çehremiz. Bir bakışa ram olup, sürüklenen gövdemiz Mevsimler geçirirdi, bir an kadar zamanda. Heyulalarla süslü, kalbi kırık uykular Kuyu gibi yastıklar, rüyamızı emerdi Rabbin keremi bize; her rüya bir emeldi Örtünce üstümüzü yorgan gibi duygular Sonsuzluk çeşmesinden içmenin acısıyla Sinemizde gün batar, ay solar, dert üşürdü Bilmedik bu sevdayı bu gönle kim düşürdü Aklımıza kuş kondu, sevdanın sancısıyla Umut zehir zemberek, hicranımın yanında Zamanın nabzındayım, korkmuyorum yarından Dönsün dünyanın çarkı, usanmadan durmadan Ben yolcuyum sevgili, sen azıksın yanımda Yıldızların altında buğdaylar kadar sarı Sararan rüyamızı çalardı eşkiyalar Kalırdık çırılçıplak, utanırdı uykular Düşünürdük bu yolun bir de sonu olmalı.

ÇOCUK NEDİR?

                  Tuhaf bir soru oldu, öyle değil mi?       Sanki bilinmez bir şey miş gibi...          İşin aslı ben bu soruyu yazarken "bilinmez bir şey" değil de "yanlış bilinen bir şey" olduğu nu düşündüm. Bir çoğumuz bu sorunun cevabını bildiğini zanneder. Zannetmek diyorum, zira kişinin bildiğini sandığı şeyler dayanaksız olunca başka bir kelimeyle ifade edilemez.        Benim lügatimde çocuk," mucize"dir. Dünyanın hala dönmesine sebeptir, çünkü her doğan "mucize" bir umuttur. Umut, yaşamın kaynağıdır. Yaşam kaynağının yok olduğunu, ya da yanlış tüketildiğini bir varsayın... Ben, çocuk dediğimiz bu yaşam kaynağımızın yanlış tüketildiğini varsaymıyorum, çünkü eminim! Dünyadaki tüm sorunların temelinde yatan en birinci sebep bu yanlışlıktır. Bu yanlışlığa hala devam ediyor olmak, daha büyük bir yanlıştır. Böyle düşünmemin gerekçesi ise hepimizin bildiği ama sık sık unuttuğu bir keyfiyet. “Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, an

Eric Johnson