Ana içeriğe atla

HAYALLERİNİ BİR SAPAN TAŞINA YÜKLEMİŞ ÇOCUKLAR İÇİN....



                           
         "Pencerimin perdesini havalandıran rüzgar,
          Denizleri köpük köpük dalgalandıran rüzgar,
          Gİr içeri usul usul beni bu dertten kurtar."
          Eskidendi o, şimdi ne bir evim var artık, ne penceresi, ne penceresinde rüzgarların havalandıracağı perdesi...
         Gecelerden bir gece, saatlerden herhangi bir saatti.Esiyordun Ey Rüzgar sen yine tatlı tatlı...Penceremin perdesini havalandırıyordun. Kimbilir kimlerin perdelerine dokunup gelmiştin. Kimbilir kimlerin yanaklarına öpmüş, saçlarını okşamıştın. Kimbilir hangi hayalleri fısıldamıştın birilerinin kulaklarına.
       Saat kaçtı, bilmiyorum. Ben senin neler fısıldaştığını duymaya çalışıyordum, bahçemde ki çiçeklerle. Sen sanki bir masal anlatıyordun onlara, uzak diyarlarda ki çocuklara ait.
      Saatler geç'ti...çok geç...Sen, mutlu mutlu uyuyan çocukların gözlerinden alıp getirdiğin o hülyamsı huzuru tam gözkapaklarıma bırakıvermiştin ki...İşte "o an"dı. "o an"da oldu ne olduysa...ve  "o an"da alt-üst oldu bütün hayatım.
      Şu kısacık ömrümde hiç duymadığım, ömrüm oldukça da unutmayacağım bir sesti "o an"ın sesi. Biliyor musun Ey Rüzgar! senin sesinde mutlu çocuk masalları ve o masalları süsleyen şarkılar duyardım hep, o ses ise mutluluk dolu şarkılarımı çaldı, götürdü. Ve biliyor musun Ey Rüzgar! sen bana uçsuz bucaksız hayaller getirirdin hep, o ses ise bütün hülyalarımı aldı götürdü.
        Artık ne şarkılarım var, ne masallarım, ne hülyalarım...Ne de bunları bana sil baştan öğretecek bir annem...bir babam...bir kardeşim...O ses onların cansız bedenlerini bıraktı sadece bana...ağlayamadım bile, öyle zannediyorum ki o ses gözyaşlarımı da çaldı benden...
       Hani pencerem vardı ya, hani sen perdesini havalandırıken, sesinde benim gibi mutlu çocukların şarkılarını duyduğum pencerem. Şimdi o da yok, nasıl olsun ki artık evimde yok. Ne evim, ne bahçesi, ne bahçesinde masallarınla büyüyen çiçeklerim. Hangi zalim el atmıştı hayatımın en güzel yerine o bombayı? Hangi zalim dil vermişti o emri? Hangi talihsiz kalem yazmıştı dünyamı karatan bu fermanı?
      Hiç mi titrememişti o el, o dil, o kalem? tüm bunlara rıza gösteren o yürek? bir yürek değil taştan beter bir şey olmalı o, taşlar bile Allah korkusuyla yuvarlanırken...
      Şimdi ben de kalbimi dondurdum, ellerimi ve ceplerimi ise taşlarla doldurdum...yıkılan evimin, çalınan hayallerimin kalıntıları arasından topladım o taşları. Onun bombalarına, onun adını bile bilemediğim son model silahlarına karşı benim taşlarım...
      Sence belki acizlik, belki de çaresizlik bu. Ama hayır!!! Hayır!!!O taşlar tüm dünyanın silahlarına bedel...O taşlar...benim sahip olduğum en güçlü şey..
      Sıra onun kalbindeki taşlara da gelecek. Onları da söküp alacağım ve ebediyyen açılmayacak bir çukura dolduracağım. Her söktüğüm taşın yerine bir gül, bir çiçek dikeceğim. Yine eseceksin Rüzgar sen tatlı talı, yine masallar anlatacaksın çiçeklerime...Yine pencerem olacak benim ve sen yine havalandıracaksın perdelerini...
      Yardım et bana Ey Rüzgar! "Bu Umudumu" al götür diğer çocukların yüreklerine...Diyar diyar dolaşırken "büyükleri" de unutma. Asıl onları unutma...tatlı tatlı es, fırtına ol, kasırga ol...Ne olursan ol, yeter ki umudumun çaresizliğini görsün ve ellerinden tutsun birileri...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cümlemize Acil Şifalar

 Malumunuz bir yılın sonuna daha geldik. Hiç birimiz daha ne kadar yaşarız, daha neler görürüz bilmiyoruz. Bazılarımız için hayal kırıklığıyla geçen bir yıldı belki, bazılarımız içinse, hayallerinin gerçeğe dönüştüğü bir yıl. Bazıları mutlu mesut anlatacak ileride, bazılarımız ise üzgün. Ben hayat muhasebesinin yıllık değil, günlük yapılması taraftarıyım. Yıl çok uzun bir süreç. Bu sebeple, yazımı bir yılın muhasebesini yapmanın önemini anlatarak doldurmayacağım. İster muhasebe yapın ister yapmayın sizin bileceğiniz iş. Hiçbir hesaba girmeden önünü arkasını düşünmeden yaşa, düşünmeden konuş, sonra muhasebe yap. Ne kadar doğru bilemiyorum. Neyse, hiç yoktan iyi tabii ki. Evet bir yıl daha geçti. Diğer bir yıllar gibi. Ama saymayın kaç yıl oldu, kaç yaşındasınız; gerek yok. Yılları saya saya sadece yıllanırsınız. Her gün yeniden doğar insan. Her gün yenidir, bir öncekine benzemez. Yılların siz de bıraktığı izler üç beş beyaz tel ve yaşınızı ele veren çizgiler olmasın sadece. Siz, y...

ÇOCUK NEDİR?

                  Tuhaf bir soru oldu, öyle değil mi?       Sanki bilinmez bir şey miş gibi...          İşin aslı ben bu soruyu yazarken "bilinmez bir şey" değil de "yanlış bilinen bir şey" olduğu nu düşündüm. Bir çoğumuz bu sorunun cevabını bildiğini zanneder. Zannetmek diyorum, zira kişinin bildiğini sandığı şeyler dayanaksız olunca başka bir kelimeyle ifade edilemez.        Benim lügatimde çocuk," mucize"dir. Dünyanın hala dönmesine sebeptir, çünkü her doğan "mucize" bir umuttur. Umut, yaşamın kaynağıdır. Yaşam kaynağının yok olduğunu, ya da yanlış tüketildiğini bir varsayın... Ben, çocuk dediğimiz bu yaşam kaynağımızın yanlış tüketildiğini varsaymıyorum, çünkü eminim! Dünyadaki tüm sorunların temelinde yatan en birinci sebep bu yanlışlıktır. Bu yanlışlığa hala devam ediyor olmak, daha büyük bir yanlıştır. Böyle düşünmemin gerekçesi ise hepimizin bildiği ama sık sık unuttuğu ...

KADIN VE ERKEK ÜZERİNE

Birkaç gündür Bülent Arınç üzerinden yürütülen bir polemiğe ben de takıldım kaldım. Kadına çizilen mahremiyet sınırı üzerine yapılan bu polemik ve özellikle kadın yazarların konuyu ne kadar ustaca saptırdığını görmek beni hayretlere düşürdü. Oldum olası bir kadın olarak hemcinslerimin nasıl bu kadar sığ düşüncelere sahip olabildiklerini ve üstelik ithal edilmiş bu fikirleri nasıl bu kadar özümseyip şövalye kesildiklerini anlayamadım. Kadın- erkek ilişkisinde oluşturulmak istenen kaos son derce başarılı olmuş, kendisi olmayan bir sürü erkek ve dişi ortalıkta dolaşır olmuştur. Her ne kadar ortalıkta dolaşmalarına bir anlam yükleseler de, ağızlarından çıkan her söz, iç huzursuzluklarını ortaya vuran bir çığlık olmuştur. Eğer alt okuma gibi bir kabiliyetiniz varsa sadece bu konuyla ilgili yazılan yazılar bile size ne demek istediğimi anlatacaktır. İnsan bir erkek ve bir dişiden yaratıldı. Allah(cc) önce erkeği yarattı ve erkeğin ihtiyacı olan kadını. Yani ihtiyaç sahibi erkektir, kad...