Ana içeriğe atla

İNSANLIK MESELESİ


                                                       
              İnsanlığın unutulduğu bir zaman diliminde yaşıyoruz maalesef. Ve yine esefle söylüyorum ki, herbirimiz bir diğerimizin insanlığı unuttuğunu düşünüyoruz. Ve unuttuğumuz "insanlığı" unutulunca yok olan bir nesneymiş gibi vehmediyoruz.Hemen her durum ve vaziyette olduğu gibi bu hususta da kendimizi sütten çıkmış ak kaşık zannetmeye devam ediyoruz.
             İnsan Eşref-i mahlukat ( yaratılmışların en şereflisi) olarak yaratılmıştır. En şerefli, en zeki, en becerikli, en kul derken bir bakıyoruz ki, belh-ü muadal (yaratılmışların en aşalığı), en aptal, en beceriksiz, en isyankar olup çıkmış. Kul yaratıldığında ona verilen bazı özellikler var. Bu özellikler onun iyi bir kul olmasını gerçekleştirecek özelliklerdir. Rabbimiz bizi tam donanımlı olarak yaratmıştır. Ben böyleyim, ben şöyleyim sözleri sadece laf-ü güzaf.
             Kul doğar ve büyümeye başlar. İşte ne olursa o ara olur. Büyürken sahip çıkamayız bazı özelliklerimize. Hayat yolunuda ilerken karşılaştığımız her durum, çarpık bakışımızdan ötürü, bizden o özelliklerimizi birer birer alır götürür. Tabii o çarpık bakışı nasıl elde ettik o da bambaşka bir mesele.  İşin en vahim tarafı da bundan sonra gerçekleşir. "Kainat boşluk kabul etmez" ilkesi gerçekleşir ve biz yitirdiğimiz o özelliklerin yerine öyle şeyler koyarız ki, ... evet bu "ki" nin devamını yazmak istemedim doğrusu.
             Belki bazı "sonradan gelmeler" bir yere kadar idare eder bizi. Ama öyle bir tanesi var ki, dünyamızın şu hali o özelliğimizin unutulması, yitirilmesi, formatının ters yüz edilmesi, yerine hiç bir şeyin kifayet etmemesi yüzündendir. O kanatın yaratılış sebebidir. Bakın bu söylediğim çok önemlidir: "kainatın yaratılış sebebidir" diyorum. Şimdi sadece bu yaratılış sebebinin ortadan kalktığını düşünün ve olabilecekleri hayal edin. Eminim çok zorlanmayacaksınız; dünyanın şu an ki halidir, ahvalidir. Bu hal ve ahval hiç te içaçıcı değildir.
            Sorunlarla dolu bir dünya, sorunların kavgayla, savaşla çözüleceğine inanan bireyler, bu bireylerin bu zihniyetle bir araya gelerek oluşturduğu topluluklar. Bu toplulukların elbirliğiyle kainatı harcama çabası. Ucuz bir sarf. Her gün o muhteşem donanımından bir şey yitirerek ucuzlayan insanın ucuz harcaması. Kaçınılmaz son.
              Akibetimiz hayr olsun. Hayrolsun diyorum da fakat şöyle bir silkelenmenin zamanı geldi de geçiyor bile. Suni sorunlar ve gündemlerle boğuşmaya mahkum edildik; bu bizim cezamız. Bu kaybettiğimiz değerlerimiz için kesilen diyet. Oluk oluk akan bu kanlar O en önemli değerimizin değerini bilmemizin sonucu. Ya da unutmamızın, ya da kaybetmemizin, ya da yerini başaka şeyler de doldurabilir zannetmemizin...
               Ellerimizle beraber aklımızı da yüreğimize koyalım, ve duaya duralım. tek bir şey istiyelim Yaradan'dan: Ya Rab! bizi yarattığın gün yüreğimize koyduğun O muhteşem değeri geri ver bize, Bize AŞK ver Allah'ım...Bie AŞK ver Allah'ım...Bize AŞK ver Allah'ım...
                                                      Bil ki sen ins'sin; Eşref-i mahlukat
                                                      İnmemek bu zirveden, budur hakikat!
              Zirvede Aşk var...Aşk ortak kabul etmez, diğer tüm duygular, değerler Aşkın paydalarıdır. Hayatınızda paya, paydaya neler koyduğunuz çok önemli. Hiç merak etmeyin, paydanızın büyüklüğü Aşkı küçültmeye yetmez. Yeterki, Aşkı hep payda tutmayı bilin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aklımıza Kuş Kondu

Renklerin ahengini yitirmiş her kapıda Hüznümüz çiçek açar, sararırdı çehremiz. Bir bakışa ram olup, sürüklenen gövdemiz Mevsimler geçirirdi, bir an kadar zamanda. Heyulalarla süslü, kalbi kırık uykular Kuyu gibi yastıklar, rüyamızı emerdi Rabbin keremi bize; her rüya bir emeldi Örtünce üstümüzü yorgan gibi duygular Sonsuzluk çeşmesinden içmenin acısıyla Sinemizde gün batar, ay solar, dert üşürdü Bilmedik bu sevdayı bu gönle kim düşürdü Aklımıza kuş kondu, sevdanın sancısıyla Umut zehir zemberek, hicranımın yanında Zamanın nabzındayım, korkmuyorum yarından Dönsün dünyanın çarkı, usanmadan durmadan Ben yolcuyum sevgili, sen azıksın yanımda Yıldızların altında buğdaylar kadar sarı Sararan rüyamızı çalardı eşkiyalar Kalırdık çırılçıplak, utanırdı uykular Düşünürdük bu yolun bir de sonu olmalı.

ÇOCUK NEDİR?

                  Tuhaf bir soru oldu, öyle değil mi?       Sanki bilinmez bir şey miş gibi...          İşin aslı ben bu soruyu yazarken "bilinmez bir şey" değil de "yanlış bilinen bir şey" olduğu nu düşündüm. Bir çoğumuz bu sorunun cevabını bildiğini zanneder. Zannetmek diyorum, zira kişinin bildiğini sandığı şeyler dayanaksız olunca başka bir kelimeyle ifade edilemez.        Benim lügatimde çocuk," mucize"dir. Dünyanın hala dönmesine sebeptir, çünkü her doğan "mucize" bir umuttur. Umut, yaşamın kaynağıdır. Yaşam kaynağının yok olduğunu, ya da yanlış tüketildiğini bir varsayın... Ben, çocuk dediğimiz bu yaşam kaynağımızın yanlış tüketildiğini varsaymıyorum, çünkü eminim! Dünyadaki tüm sorunların temelinde yatan en birinci sebep bu yanlışlıktır. Bu yanlışlığa hala devam ediyor olmak, daha büyük bir yanlıştır. Böyle düşünmemin gerekçesi ise hepimizin bildiği ama sık sık unuttuğu bir keyfiyet. “Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, an

Eric Johnson