Ana içeriğe atla

“O AN” ÇOK DEĞERLİDİR

Herkesin hayatında böyle insanlar var sanıyorum. Hani her şey güllük gülistanlık olsa da şikayet edecek bir şey bulan tipler. Felaket tellalı gibi, adeta “ben demiştim” demek için konuşanlar, yaşayanlar. Siz tam “anı” yakalamışken, ne “an” bırakanlar, ne gelecek ne de geçmiş. Sanki her şeyde bir kusur aramak için hayata gelmişler. Dünyanın en keskin gözüne, en keskin duyusuna sahip tek kişisi zannederler kendilerini. Bir çeşit detektör gibidirler: “kusur arama detektörleri”. Eminim hiç düşünmemişsinizdir etrafınızdaki “detektörü” bulmak için. Çünkü o karşınızda ayna gibi duruyordur. Tamam kabul, böyle kimseler var, var olmasına ama böyle insanları hayatınızdan uzak tutmanın yollarını öğreneceğiniz bir kurum da olsaydı keşke. Hadi uzak tutamıyoruz, hiç olmazsa onlarla başetmenin yollarını bilmemiz gerekir. Bu mesele gerçekten de üzerinde durulması gereken bir mesele, asla hasır altı etmemelisiniz ki, hayatınız da hasır altı olmasın. Ben bu kişilikte ki insanların lügatinden “mutlu olmak” ifadesinin silindiğini düşünüyorum. Bunlar hayatı önemsemenin belirtisinin hayatın en kötü yönlerini ortaya çıkarmak olduğu kanaatindedirler. Hele iyimser birini, ya da hayata olumlu yönden bakan birini, yani pencerden bakıp pencerenin kirini değil dışarısını görebilen birini gördükleri anda, detektörleri açılır hemen. Bir aslanın avına atılması gibi, atılıp işe koyulurlar. Yağmur yağınca toprağa su yürürmüş, yeryüzü canlanırmış, börtü böcek, kurt kuzu, ağaç çiçek sulanırmış görmezler, sadece ıslanacaklarına odaklanırlar, ya da ortalığı sel götürür birazdan. Yollar çamur olur, trafik sıkışır...Ben daha fazla felaket senaryosu düşünemedim yağmur yağmasıyla ilgili, ama bu insanlardan birine sorsak şimdi, herhalde bir kaç sayfayı bulurdu, söyleyecekleri. Siz bilmezsiniz aslında o öyle değildir, şöyledir. Size kalsa siz önünüzde ki tehlikeleri görmezsiniz, sonunda demedi demeyin, gelip “sen haklıymışsın” dersiniz. Bu kadar iyimserlik te fazla yani, aptallıktır hatta. Hayat hep kötülükler ve kötü insanlarla doluyken, nasıl birine güvenirsiniz? Nasıl gülümsersiniz? Bu işin içinde mutlaka bir bit yeniği vardır, daha dikkatli olmalısınız. Ay her şey güzel de şu şöyle olsa daha iyi oludu. Tamam et bulduk ama bu etin otu eksik, bu üzümün çöpü var, bu kirazın sapı var. Bu dünyanın sadece derdi var....vs...vs.... Siz siz olun bu kişilere karşı sağır olun, duymayın. Onların kurduğu bu olumsuz cümleler bir kulağınızdan girse bile müsade edin öbür kulağınızdan çıksın gitsin. Hayat yolunda yürürken üzerinize sıçrayan çamurun bile bu yolun güzelliklerinden biri olduğunu daima aklınızda tutun. Siz onlara inat dualarınız başta olmak üzere daima olumlu cümleler kurun, “Allah bozmasın” demeyin mesela, “Allah iyi etsin “ deyin. Düşünün Allah niye bozsun ki, merhametlilerin en merhametlisi iken? Geçmişi geçmişte bırakın, onun için yapabileceğiniz bir şey kalmamıştır, ders almaktan gayrı. Geleceğin endişesini boşverin, geleceğin sizin için gelip gelemeyeceği kesin değildir zira. Yeryüzünde yaşanan tek bir zaman dilimi vardır: ”AN” Nefes aldığınız her anın tadını çıkarın, hakkını verin, yapmanız gereken ne varsa onu yapın, Göreceksiniz o zaman yaşamak nasıl bir şeymiş... Kaynak : http://www.haberhilal.com/yazar-O-AN-COK-DEGERLIDIR-4849/#ixzz2RPOLsZ8n

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aklımıza Kuş Kondu

Renklerin ahengini yitirmiş her kapıda Hüznümüz çiçek açar, sararırdı çehremiz. Bir bakışa ram olup, sürüklenen gövdemiz Mevsimler geçirirdi, bir an kadar zamanda. Heyulalarla süslü, kalbi kırık uykular Kuyu gibi yastıklar, rüyamızı emerdi Rabbin keremi bize; her rüya bir emeldi Örtünce üstümüzü yorgan gibi duygular Sonsuzluk çeşmesinden içmenin acısıyla Sinemizde gün batar, ay solar, dert üşürdü Bilmedik bu sevdayı bu gönle kim düşürdü Aklımıza kuş kondu, sevdanın sancısıyla Umut zehir zemberek, hicranımın yanında Zamanın nabzındayım, korkmuyorum yarından Dönsün dünyanın çarkı, usanmadan durmadan Ben yolcuyum sevgili, sen azıksın yanımda Yıldızların altında buğdaylar kadar sarı Sararan rüyamızı çalardı eşkiyalar Kalırdık çırılçıplak, utanırdı uykular Düşünürdük bu yolun bir de sonu olmalı.

ÇOCUK NEDİR?

                  Tuhaf bir soru oldu, öyle değil mi?       Sanki bilinmez bir şey miş gibi...          İşin aslı ben bu soruyu yazarken "bilinmez bir şey" değil de "yanlış bilinen bir şey" olduğu nu düşündüm. Bir çoğumuz bu sorunun cevabını bildiğini zanneder. Zannetmek diyorum, zira kişinin bildiğini sandığı şeyler dayanaksız olunca başka bir kelimeyle ifade edilemez.        Benim lügatimde çocuk," mucize"dir. Dünyanın hala dönmesine sebeptir, çünkü her doğan "mucize" bir umuttur. Umut, yaşamın kaynağıdır. Yaşam kaynağının yok olduğunu, ya da yanlış tüketildiğini bir varsayın... Ben, çocuk dediğimiz bu yaşam kaynağımızın yanlış tüketildiğini varsaymıyorum, çünkü eminim! Dünyadaki tüm sorunların temelinde yatan en birinci sebep bu yanlışlıktır. Bu yanlışlığa hala devam ediyor olmak, daha büyük bir yanlıştır. Böyle düşünmemin gerekçesi ise hepimizin bildiği ama sık sık unuttuğu bir keyfiyet. “Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, an

Eric Johnson