Ah! Siz...
Öğrenmiştim oysa
Deniz ve gökyüzü mavi
Ormanlar yeşil,
Çiçekler rengarenkti.
O zaman tuvalimdeki bu renkler de ne?
Kıpkızıl bir gökyüzü
Mosmor bir deniz
Simsiyah bir orman
ve çiçekler...
renksiz...
Kimler yaptı bunu?
Neden
dünyama ellediniz?
Neden
yüreğime ellediniz?
Hesaba katmış mıydınız bu sonu?
Geri verin renklerimi...
Hayallerimi geri verin
Sizler onlarla neler yapılır,
Bilemezsiniz....
Önümde devasa boyutlarıyla duran bembeyaz tuvalime bakıp duruyorum. Saatin farkında değilim, kaç saattir böyle bakıp durduğumun farkında değilim. Sanki elimde ki son tuvalmiş gibi.
Kalkıp o çok sevdiğim müzikleri açıyorum fon olsun diye… Önce Adagio başlıyor gönül telime dokuna dokuna…Yoo her zaman yaptığım gibi kapamıyorum gözlerimi… Tuvalimde sonsuz bir mavilik beliriyor önce, bembeyaz martılar yarışıyor bembeyaz bulutlarla…
Denizin çırpınış seslerini görüyorum, martıların çığlıklarını görüyorum, denizde salınarak giden teknedeki insanların fısıltılarını görüyorum tuvalimde. Sahildeki çakıl taşlarının pırıltısını, dallarını denize doğru sarkıtmış olan o ağaçların dalgalarla muhabbetini görüyorum. Güneşin masmavi deniz üzerinde yarattığı muhteşem tabloları görüyorum… Suya düşen yaprakların çıkardığı sesleri, tekneye çarpan dalgaların ahengini, fısıldaşan insanların ara sıra attığı kahkahaları görüyorum. Martı kanatlarına yüklenen umutları, yüreklerden geçen şarkıları, yüreklere işleyen duaları görüyorum. Görüyorum tuvalimde alın terini, sevgiyi, sadakati… Ve müzik değişiyor…
Vivaldi Dört mevsim’ le dünyayı geziyorum bu kez. Tüm dünya tuvalimden akıp gidiyor, çirkin hiçbir şey yok… Kötü hiçbir şey yok…Tuvalim öyle beyaz ve renklerim öyle güzel ki…İçim çoşkuyla doluyor, sarılıyorum fırçalarıma, renklerime uzanıyor ellerim…En sevdiğim renkten başlamalıyım, gökyüzünün ve yüreğin rengi: Mavi… Nerede? Sırayla tüm renkleri açıyorum, yok…yok…yok…Mavimi çalmışlar! Yüreksiz resim olur mu, göğe bakmadan nasıl yaşar insan?...
Ne yapacağım ben şimdi? Martıları mı çizsem önce, şöyle kanatlarını kocaman açmış martıları. Bulutlara konmuş, bulutlarla ve dalgalarla hemhal olmuş martıları…Beyaz? Maviyi ararken görmüştüm oysa umudun rengini. Yok, o da yok şimdi…Hangi boyaya elimi atsam renksizleşiyor… Beyazımı da çalmışlar, umutsuz resim yapılır mı? Umutsuz nasıl yaşar insan, umutsuz nasıl döner dünya?.. Yeşilim nerede? Yeşil, duaların rengi, doğanın rengi… Ya sarı nerede, kahkahaları, neşeyi nasıl resmedeceğim şimdi?...Kırmızı da mı yok, Aşk yoksa ne kalır ki geriye?...Çıldıracağım renklerimi kim aldı, neden bu şeffaf tüpleri koydunuz renklerimin yerine…
Söyleyin bana kimsiniz siz? Nasıl cüret ettiniz renklerime el sürmeye? Bu ne had bilmezlik böyle, bu ne edepsizlik! Evet onlar çok güzel, evet biliyorum onları siz de çok beğendiniz. Ama onlar benim renklerim. Siz nereden bileceksiniz, hangi renk ne işe yarar? Hangi renk hangi hayale uyar?
O da ne,hey neler oluyor orada? Yapmayın karıştırmayın renklerimi, emin olun sonucu siz de sevmeyeceksiniz. Gözünüz kararacak, mideniz bulanacak gördüklerinizden. Çok pişman olacaksınız çok, daralacak yürekleriniz. Sonra isteseniz de eski haline getiremezsiniz. İsteseniz de o çok ilerlemiş teknolojileriniz bile bir işe yaramaz. Hayatı çekilmez kılacak bu gafletiniz. Dünyayı yaşanmaz kılacak umarsızlığınız. Çok büyük yaralar açacak bu hırsızlığınız…
Durun yapmayın dedim size, neden anlamıyorsunuz? Neden anlamıyorsunuz; gözleriniz görmez, kulaklarınız duymaz olacak… Yüreklerinize kapkara bir taş oturacak… Kararan ufkunuzda kararan umutlarınız kanat çırpacak. Öfkeden birbirinizin boğazına sarılacaksınız… Alın terinin adı ekmek kavgası olacak, her şeyi kavgayla çöze-miye-ceksiniz. Hep ben, hep bana diyeceksiniz, ve yalnızlıkla geçecek günleriniz, yalnız öle-miye-ceksiniz.
Ah! Siz! Ne yazık ki tarih boyunca hep böyleydiniz…
Renklerimi verin geri,
Geri verin hayallerimi
neler yapılır onlarla
sizler bilemezsiniz…
Kaynak : http://www.haberhilal.com/yazar-AVARE-YAZILAR-II-4631/#ixzz2IVfZXlig
Yorumlar
Yorum Gönder